Değişim ve Dönüşüm Sürecinde Âşıklık Geleneği Uluslararası Sempozyumu

Atatürk Üniversitesi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı işbirliğiyle düzenlenen “Değişim ve Dönüşüm Sürecinde Âşıklık Geleneği Bilgi Şöleni” Atatürk Üniversitesi Nene Hatun Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

15-17 Ekim tarihleri arasında, Atatürk Üniversitesi Nene Hatun Kültür Merkezi’nde, 7 oturum şeklinde gerçekleştirilen bilgi şöleninde 32 bildiri sunuldu. Bilgi şölenine akademisyenler, saz âşıkları ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Açılışta söz alan Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilaver Düzgün, sanayileşme, hızlı şehirleşme ve iletişim ağının genişlemesi sonucunda yüzlerce yıllık geçmişe sahip kültür unsurlarının, değişim ve dönüşüm sürecini hızlandırdığını ve âşıklık geleneğinin de böyle bir süreçte olduğunu söyledi. Dekan Düzgün: “20. Yüzyılın aydın ve bilim adamlarından biri olan rahmetli Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nin kurucu dekanı olarak, 1958 yılında Erzurum’a gelişi ve halk bilimini üniversiteye disiplin olarak yerleştirmesiyle başlayan süreçte âşık edebiyatı, aydınların ve eğitimcilerin gündemine kalıcı bir biçimde oturmuş, milli kültürle ilgilenen kişi ve kurumların araştırma alanlarından biri haline gelmiştir. 60 yıla yaklaşan bu süreçte âşıklık geleneği, Atatürk Üniversitesi’nde ders olarak okutulmuş, konuyla ilgili lisans, yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmış, onlarca kitap ve makale yayınlanmış, bildiriler sunulmuştur. Öte taraftan Türkiye’nin de taraf olduğu Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında, 2009 yılında Âşıklık Geleneği UNESCO dünya kültür mirası listesine kaydettirilmiştir. Bunu anlamı şudur: Ülkemiz âşıklık geleneğini, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir kültür mirası olarak kabul etmektedir ve bu mirasın korunması için gerekli önlemler alınacaktır” dedi.
Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Turan Karataş: “Ben eskiden, her aşığın bir ahı vardır şeklinde düşünürdüm. Bazı yerlerde böyle de söylenirdi. Bu sözü her duyduğumda âşıkların çok dertli olduklarını düşünürdüm. Ancak daha sonra Karacaoğlan’ı, Âşık Emrah’ı, Sümmani’yi, okudukça, Veysel’i, Reyhani’yi, Mahsuni’yi dinledikçe, âşıkların kederlerini, hüzünleri ve acılarını daha yakından duyma ve anlama imkânım oldu. Fark ettim ki bu ah başka bir ahın ünlemi. Bu içli ve kederli söyleyiş, Anadolu’nun bağrında büyüyüp boy atanları âşıkların söyleyişlerine yönlendirmiştir. Bu nedenle radyoda ve televizyonda saz çalıp türkü söyleyen insanlara kulak kabartmadan geçemedik. Çünkü söylenenlerde içimize dokunan yerli bir ses vardı. Bu sözler derdimize dair ve dâhildi. Nice âşık sözleriyle halkın sözcüsü, nameleriyle sesi olurdu. Severdik yaşadığımız olayların hikâyesini, insanımızın macerasını aşıklardan dinlemeyi. Ağıtlar, toplumsal destanlar, göçler, sevdalar ve daha bir yığın yaşamaların acılı, yaralı, sızlayan ince yerleri, âşıkların dilinde türküleşirdi. Yaşar Reyhani, Murat Çobanoğlu, Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş, Ali Kızıltuğ gibi onlarca ozan, içimizden, başımızdan geçen hayatların türküsünü çığırırdı” şeklinde konuştu.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’ın konuşması ise şöyleydi: “Kadim kültürümüzün bir parçası olan âşıklık geleneğini burada konuşmak, nereden geldiğini görmek, değerli bilim insanlarımızın düşüncelerini almak ve âşıklarımızın sazından ve dilinden de bunu görüp dinlemek bizleri memnun edecektir. Âşıklık geleneği nedir? Nasıl tarif ederiz? Bunlar farklı sorular. Ancak değişik açılardan bunlara cevap verebiliriz. Türk coğrafyasının hemen hemen her yerinde sazıyla, sözüyle bu geleneği yaşatan ve o günleri bize kültürü, yaşam şekli ve olaylarıyla anlatan bir bölüm görüyoruz. Yine Orta Asya’dan Erzurum’a gelen bir silsile görüyoruz. Yani unutulmuş, bir köşeye itilmiş âşıklık geleneğini görüyoruz. Erzurum geçmiş bilim insanları, âlimleri ve kâşifleri açısından gerçekten çok çok zengindir. Bilgi şöleninin çok güzel sonuçlara vesile olacağına inanıyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Gerçekleştirilen her oturumun ardından Nuri Çiraği, Fuat Çerkezoğlu, Mustafa Ruhani, Ahmet Poyrazoğlu, Mustafa Aydın, Ayten Çınar, Erol Ergani gibi aşıklar, aşık tarzı şiir geleneğinden örnekler icra ettiler.

Bilgi şöleninin üçüncü gününde katılımcılara Erzurum’u tanıtmak amacıyla bir şehir gezisi düzenlendi.